01:02 - Donan göl gençlerin eğlence alanı oldu
01:02 - Milli Eğitim Müdürü Kokrmaz’dan değerlendirme toplantısı
01:02 - Kaymakam Alibeyoğlu, Aile Destek Merkezini ziyaret etti
01:02 - Yerli ıhlamur piyasalarda
22:56 - Sarıkamış şehitleri için bayraklı kayak gösterileri düzenlenecek
22:56 - Halep için yardım kermesi
22:56 - TATSO’dan 2016 yılı değerlendirmesi
17:47 - SON DAKİKA! Sarıyer Çayırbaşı Cezayirli Hasan Paşa Camii’nde silahlı saldırı: 2 yaralı
17:47 - Devlet Bahçeli’den Reina’ya düzenlenen terör saldırısına ilişkin açıklama
Şems-i Bitlisi, 1642 (H. 1050)yılında Hakkari’den gelerek Bitlis’e yerleşen Seyyid Molla Süleyman Baba’nın torunu ve Molla Abdulgafur
Efendinin oğludur. Asıl adı Mahmut olan Şems-i Bitlisi 1715 yılında Bitlis’te doğmuştur.
Ailesinin geleneğine o dönemleri eğitim anlayışına uygun olarak yetiştirilen Mahmut, yedi yaşına geldiğinde, aynı zamanda bir bilim ve kültür yuvası olan aile ocağında, babasının gözetiminde ilkeli ve programlı biçimde öğrenim hayatına başladı. Temel eğitim olarak da niteleye bileyeceğimiz bu çocukluk dönemi öğrenimi yedi yıl sürdü.
Eğitim dönemi içinde, temel nitelikleri dinsel, toplum ve hayat bilgilerinin yanı sıra, Kur’an-ı Kerim’ide ezberleyen bu üstün yetenekli çocuk Kürtçe’den sonra Arapça ve Farsça’yı da öğrenmiştir.
Şems-i Bitlisi 14 yaşına geldiğinde, babasının isteği üzerine en büyük kardeşi olan Hacı Hasan Hoca’nın gözetimi altında, öğretim hayatının ikinci evresi diyebileceğimiz, zahir bilimleri (İslam’i bilimler: Hadis, Fıkıh, Tevsir, Kelam) ile pozitif bilimlere (Matematik, Mantık, Astronomi, Tarih, Coğrafya) ve batın bilimi (Tasavvuf felsefesi) öğrenimine başladı. Eski Yunan’da Aristotales’in ve Stoa gibi düşünürlerinin uyguladığı, bazı İslam düşünürlerinin de benimsediği bir yöntem olan, karşılıklı konuşma, tartışma ve soru-cevap biçimde sürdürülen yoğun bir etkileşim yöntemine dayanıyordu.
Şems-i Bitlisi’nin öğrenim hayatındaki üçüncü evrenin, tahmine göre on sekiz yaşlarında bulunduğu sırada, Bitlis’e henüz gelip yerleşen Abdulcelil Hoca ile tanışması sonucu olmuştur. Abdulcelil Bitlisi olarak ün kazanmış olan bu değerli hocadan aldığı dersler, Şems-i Bitlisi’yi özellikle tasavvuf alanında daha da olgunlaştırmıştır. Abdulcelil Hoca onu “Hilafet Hırkası” ile onurlandırmıştır.
Şems-i Bitlisi, daha sonra Siirt yakınlarında bulunan Tillo’ya gider. Tillo’da Abdulvahap Hamzavi’den ders alır. Şems-i Bitlisi hocasının tavsiyesine uyarak Bağdat’a gider. Bağdat’ta ünlü İslam bilgini ve Mutasavvıf Şeyh Ahmed-i Şerif’ten ders alır. Bu bir mürşide bağlı olarak gerçekleştirdiği son öğrenim evresidir.
Şems-i Bitlisi otuz üç yaşında iken (1748) Kadirilik, bir yıl sonrada Nakşilik alanında icazetname alarak Bitlis’e döner. 1788 yılının 19 Haziran günü, yeni bir günün ışıkları Bitlis’i aydınlatırken, Bitlis’in güneşi sayılan bu yüce kişide doğumundan 73 yıl sonra Bitlis’in ufkundan Allah’ın rahmetine intikal etmiş.
Bitlis’i bir erdem ve irfan güneşi gibi aydınlatan bu yüce kişi, aralarında aynı zamanda halifeleri olan, Şeyh mahmut Üryani (Üryan Baba), Sultan Mustafa, Şeyh İsmail, Erzurumi, Şeyh Tahir Sami, Ahmed Faik Han (memo Zin’in müellifi),Şeyh İsa ve ağabeyi Süleyman Hoca’nın torunu olan Müştak Baba gibi Allah velileri, arifler, hocalar, şairler ve edipler bulunan çok değerli kişiler yetiştirerek, Bitlis’e armağan etmiştir.