01:02 - Donan göl gençlerin eğlence alanı oldu
01:02 - Milli Eğitim Müdürü Kokrmaz’dan değerlendirme toplantısı
01:02 - Kaymakam Alibeyoğlu, Aile Destek Merkezini ziyaret etti
01:02 - Yerli ıhlamur piyasalarda
22:56 - Sarıkamış şehitleri için bayraklı kayak gösterileri düzenlenecek
22:56 - Halep için yardım kermesi
22:56 - TATSO’dan 2016 yılı değerlendirmesi
17:47 - SON DAKİKA! Sarıyer Çayırbaşı Cezayirli Hasan Paşa Camii’nde silahlı saldırı: 2 yaralı
17:47 - Devlet Bahçeli’den Reina’ya düzenlenen terör saldırısına ilişkin açıklama
Türk mutfağının en eski lezzetlerinden beyran çorbası, içindeki kuzu eti, sirkesi, baharatı ve bol sarımsağıyla kış aylarında bağışıklık sistemini güçlendiriyor
Türk mutfağının en eski lezzetlerinden beyran çorbası, içindeki kuzu eti, sirkesi, baharatı ve bol sarımsağıyla kış aylarında bağışıklık sistemini sağlamlaştırarak hastalıklara şifa oluyor.
Kerameti, çok yüksek harlı ateşte pişirilmesinin yanı sıra içindeki kuzu eti, sirkesi, baharatı ve bol sarımsağında olan, Gaziantep kahvaltılarının vazgeçilmezi beyran, “İçen hasta olmaz.” dedirten bir üne sahip.
Gaziantep’in birbirinden leziz yemeklerini İstanbullularla 70 yıldır buluşturan Köşkeroğlu da sofralardaki “şifa kaynağı” olarak da bilinen beyran çorbasını konuklarının beğenisine sunuyor.
Köşkeroğlu’nun ikinci kuşak yöneticilerinden Süleyman Kaya, yaptığı açıklamada, Gaziantep’in kış kahvaltılarının olmazsa olmazlarından beyranın birçok özelliği bulunduğunu söyledi. Beyranın, bakır sahanlarda tek tek hazırlandığını, etinin yanı sıra pul biberinin de özel olarak seçildiğini belirten Kaya, şunlar anlattı:
“Az yağlı kuzu kolu akşamdan kısık ateşte pişirilir. Et piştikten sonra kemiğinden ayrılır. Pirinç bol suda nişastasından ayrılıncaya kadar haşlanır. Beyranın eti kadar önemli olan bir unsuru da biberidir. Çorbaya acı ve renk veren şifa kaynağı pul biber, yalnızca beyran için özel olarak ilk hasattan yapılır.
Her beyran, tek tek hazırlanır. İlk önce et suyundan alınan bir miktar yağ, biberin yanmaması için bakır sahana konur, ardından üzerine biber eklenir. Daha sonra bol suda haşlanan pirinç, onun da üzerine kemiğinden ayrılan kuzu eti ilave edilir.
Dövülerek ezilen sarımsak da eklendikten sonra pul biberin renk vermesi beklenir. Pul biber renk verdikten sonra et suyu sahana yavaş yavaş eklenir. Beyran üç aşamada tamamlanır. İlave edilen et suyunun iyi kaynaması lazım. En son aşaması ise karabiberdir. Erken konursa beyranı siyahlaştırır.”
“BEYRANIN OLMAZSA OLMAZI BAKIR SAHANLAR”
Kaya, beyranın olmazsa olmazlarından birinin de bakır sahanlar olduğunu vurguladı. Bakır sahanda pişen yemeklerin daha sağlıklı olduğunu belirten Kaya, şöyle konuştu:
“Bakır sahanda pişen yemekler şifadır. Beyran, bağışıklık sistemini güçlendiren, insanı gripten, nezleden, bitkinlikten koruyan bir çorbadır. Üzerine limon sıkılarak tüketildiğinde tansiyonu dengeler. İçine konulan her malzeme doğaldır. İnsan vücudunun bağışıklık sisteminin zayıfladığı kış günlerinde ilaç gibi gelir. Beyranın en büyük özelliği kemik suyudur. Kemik suyu da bağışıklık sistemini güçlendirir.”
Kaya, Gaziantep’in yemek kültürünün çok eskiye dayandığını söyledi. Gaziantep mutfağının, kentin İpek Yolu üzerinde olması, çok büyük göç alması ve ticari merkez olmasından dolayı 500 yıllık bir geleneğe sahip olduğunu dile getiren Kaya şunları söyledi:
“O yıllarda Ortadoğu’nun neredeyse başkenti Gaziantep. Ticarette de kültürde de mutfakta da başkent. Dolayısıyla beyran da 500 yıllık bir mutfak geleneğinin bir parçasıdır. Gaziantep mutfağında geliştirilmiştir. Gazianteplilerin işe gitmeden önce yediği bir çorbadır. Bunu yiyen o gün içinde hem verimli hem de dinç olur. Sabah kahvaltısının ne kadar önemli olduğunu ata, ecdat belirlemiş. Sabahları kuvvetli yiyeceksin demişler.”
Kaya, ev hanımlarına da beyranın hazırlanması konusunda önerilerde bulundu. Beyranın hazırlanması kolay bir yemek olduğunu ifade eden Kaya, şöyle devam etti:
“Beyran çok kolay hazırlanan bir yemek. Ev hanımlarımızın yapacağı tek şey, kuzu etini akşamdan kısık ateşte haşlamaları. Beyran çocuklara da büyük şifadır. Kültürümüzü yaşatabilirsek hastalıklarımız da azalır. Hanımlar evde ne kadar çok yemek yaparlarsa biz yabancı mutfağı o kadar az evimize misafir ederiz. Kendi mutfağımızı ne kadar çok tercih edersek, o kadar sağlıklı oluruz. Kuzu eti de en sağlıklı et olduğu için yemeklerimizde onu tüketiyoruz.”
Kaya, Gaziantep’te 70 yıl önce kurulan bir firma olduklarını ve “Bu tadı İstanbul’a götürelim.” diyerek 35 yıl önce yola çıktıklarını ifade ederek “Karaköy’de 1985 yılında ilk firmamızı kurduk. Yıllar içinde birçok şube açarak yaygınlaştık. Gaziantep’te yapıldığı şekilde ve yöremizin ürünlerini kullanarak bu güzel mutfağı yaşatmaya çalışıyoruz. Bunda da başarılı olduğumuza inanıyoruz” dedi.