01:02 - Donan göl gençlerin eğlence alanı oldu
01:02 - Milli Eğitim Müdürü Kokrmaz’dan değerlendirme toplantısı
01:02 - Kaymakam Alibeyoğlu, Aile Destek Merkezini ziyaret etti
01:02 - Yerli ıhlamur piyasalarda
22:56 - Sarıkamış şehitleri için bayraklı kayak gösterileri düzenlenecek
22:56 - Halep için yardım kermesi
22:56 - TATSO’dan 2016 yılı değerlendirmesi
17:47 - SON DAKİKA! Sarıyer Çayırbaşı Cezayirli Hasan Paşa Camii’nde silahlı saldırı: 2 yaralı
17:47 - Devlet Bahçeli’den Reina’ya düzenlenen terör saldırısına ilişkin açıklama
Van Gölü’nün şimalinde, Ahlat Kasabasının Tunus Mahallesinde hakim bir tepenin eteğinde sahabe-i kiramdan bir zat yatmaktadır. Bu zat
Yemen valisi Maaz Binul Cebel’in oğlu ABDURRAHMAN GAZİ Hazretleri’dir.
Asırlar boyunca varlığı yâd olunan ve gönüllerde yaşayan, tarihi ve dini varlığıyla dillerde dolaşan bu zatın medfun bulunduğu hakiki yeri öğrenmek için tarihe başvuruyoruz. Elimizde meşhur tarihçi Vakidi’nin “Fitunu Şam” adlı eserinin 2. cildinin 109. sahifesinde aşağıdaki malumata tesadüf ediyoruz. Hazreti Ömer tarafından tertib edilen ordulara Hazreti Eba Ubeyda Amr Bini as ile Saad Bini Abul Vakkas tayin kılınmış ve Ebu Ubeyda’ya Şam Amr Bini Asa Mısır ve Saad Binul Abul Vakkasa Irak ve dolaylarından fituhatları tevdi edilmişti. Bunun üzerine Eba Übeyda Şam, Halep ve Antakya’ya kadar futuhatılı yaparak Şam’a dönmüş ve bu durumu Halife’ye bildirmişti. Halife Hazreti Ömer’den gelen bir emirnamede şöyle buyurmuştur: “Emirnamem Şam’a gelir gelmez Vaaz Binuh Ganan kumandanında hazırlayacak ordu şark ellerine sevk edilsin!” Bu emirname üzerine Eba Ubeyda 1000 kişi ashabı resul ve 7000 kişi diğer müslümanlardan olmak üzere 8000 kişilik bir ordu teşkil ederek Şark ellerine yürüdü. Ordu birçok zafer kazandıktan sonra hicretin 17.inci yılında çetin bir muharebeden sonra resul aynı teslim ve Amet (Şimdiki Diyarbakır ) üzerine yürümüştü. Diyarbakır 5 ay muhasara altında kaldıktan sonra İslam ordusunu zayiat varmadan Hazreti Halit marifetiylesu menfesinden girerek şehri teslim almıştı. Diyarbakır’ın fethi ile iş bitmemişti, İslam orduları Meyahı Farkın ( şimdiki Silvan ) üzerinden Bitlis’e doğru yürüdü. Bitlis Meliği’ne yazılan name üzerine muharebe olmadan Bitlis teslim olmuştu. Aynı kumandan Bitlis’ten Ahlat Meliği Musatayus’a elçi göndererek Ahlat’ın teslimini istemişse de Melik elçiyi red etmiştir. Bunu üzerine Ahlat orduları Ahlat’a doğru yürüdü. Ahlat civarında düşmanla karşılaşan İslam ordusu yaptığı çetin bir muharebe sonunda 120 kadar cengaver mücahidini şehit verdi. Cengâverler arasında Maaz Binul Celebile oğlu Abdurrahman Gazi’de bulunuyordu. Hicretin 18.inci yılında Ahlat İslam orduları tarafından artık tamamen feth edilmişti. Miladi 7. asırı Şam’ın Yermuk harbinde düşman ordusundan bir Alaç, elinde kılıç olduğu halde meydan okuyarak İslam ordusu üzerine yürümüştü. Hazreti Maaz Alaç’a karşı koymak istemişse de kumandan Eba Ubeyda ( Seni Hazreti Peygamberin hatırına veriyorum, sen bayrağını bırakıp gitme ) diye Hazreti Maaz’ın Alaç’a karşı gitmekten alı koymuştu. Bunun üzerine oğlu babasından müsaade isteyerek Alaç’ın üzerine yürümüştü. Bu sırada babasına ( Eğer bu Alaç’a karşı durabilirsem Allah’a minnettarım. Şayet vurulursam ( Esselamun Aleyke ) demeyi de unutmamıştı.
Çetin bir mücadele sonunda başından aldığı bir kılıç yarası ile İslam ordularının içine dönmüş ve bu vaka Hazreti Maaz’ın oğlu Abdurrahman’a “Gazi” ünvanını kazandırmıştı.
Abdurahman Gazi Ahlat’ta medfun bulunduğu hususunda bizi aydınlatan bu malumat karşısında Erzurum’da medfun bir zat için aynı şekilde “Abdurahman Gazi”, “Abdurahman Dede”, “Abdurahman Çelebi” ünvanlarının verildiği ve bu zatın Mazın Oğlu “Abdurahman Gazi” olduğunu duyuyoruz. Hâlbuki vaktinin “Bituhu Şam” adlı esersinde 2. cildin 112. sahifesinde şu malümata rastlanmaktadır. (Erzurum Meli Defreşil, Ahlat Meliği Besatayus’un imdadına gelmiş idi. Defreşil görmüş olduğu bir rüya üzerine Ahlat’ta İslam dinin kabul ederek Erzurum’a dönünce kendisiyle beraber İslam dininin erkanlarını öğrenmek için Müslümanlardan “Refahat Binu Abdullah, Selamet Bunu Ad’ı, Mürkal Binul Ekva, İbnu Hüveylant, Cerir Binu Said, Abdullah Binu Siret, Cehal Binu Saad, Nusab Binu Sabit, Hazim Binu Mümer, ve Abu Gire Binu Bişar” gönderilmişlerdi. Bu kısa malumat bize gösteriyor ki Erzurum’a giden zevat arasında Mazın Oğlu Abdurahman Gazi’nin ismi mevcut değildir ve Abdurahman Gazi Erzurum’a gitmemiştir. Gidenlerin Müslümanlardan işaret edilmekte ashabı kiramdan olduklarına dair bir kayıt bulunmamaktadır. Buda gösteriyor ki Erzurum’daki Abdurahman Gazi ashabı kiramdan hazreti Mazın Oğlu Abdurrahman Gazi değildir.
Gerek tetkik ettiğimiz vakidi tarihi ve gerekse Medhum Abdurahim Şerif Beygunun (Erzurum Tarihi Anıtları ve Kitabeleri ) isimli eserin 109. ve 115. sahifelerindeki bilgi ve dayanılan kaynaklar bizi fazlasıyla tatmin etmekte ve Erzurum’daki Abdurahman Dede Bin Maaz Binul Cebel’in oğlu Abdurahman Gazi olmadığını göstermektedir. Abdurahim Şerif Beyin aynı eserinde Abdurahman kaydının Ahlat’ta medfun bulunduğu kabul edilmektedir.
Yukarıda zikredilen 120 kadar İslam şehidi arasında bulunan Abdurahman Gazi, o gün bu gün asırlardan beri Van Gölüne hâkim bir noktada etrafını çevreleyen asır dide ağaçları arasında yatmaktadır.
Abdurahman Gazi’nin İstanbul’daki Eyüp Sultan Hazretleri kadar tarihi ve dini şahsiyeti olduğunu bize tarih göstermektedir. Bu kadar kıymetli bir zatın mezarı, asırlarca ihmale uğramış olduğundan 1959 yılı içinde halktan gelen bir arzu üzerine kurulan bir dernek tarafından hamiyetli vatandaşların yardımlarından faydalanarak modern bir türbe ile yanı başında bir mescid inşasına başlanmış bulunmaktadır. Bu dernek Ziraat Bankasının Ahlat ajansında açtırmış olduğu 415 numaralı bir hesaba, hamiyetperver hemşeri ve vatandaşların bağışlarını yaptırmağa davet etmiştir. Burada da Tirmizi’den bir hadisi şerif mualimi zikretmeden geçemeyeceğim.
(Eshabından birisi vefat ettiği ve defin edildiği memleketin kabristanlarından medfun bulunan bütün müminlerin kıyamet gününde önüne düşerek onlara ziya ve ışık saçarak Arasat meydanına götürür)
Tirmizi hadisi şerifin meali müvacehesinde yalnız Ahlat’ta değil, Bütün doğu illerinde medfun bulunan mümin ve mümünat, Hazreti Abdurahman Gaziyel Ensari’nin arkasında ya onun nuru ila nurlanmış oldukları halde haşır meydanına gideceklerine şüphemiz kalmıyor.
Her karış toprağıyla ayni bir tarih sayfasını sinesinde yaşatan Ahlat’ın bu yeni eserlerle turistik kıymetini bir kat daha artıracağına kani bulunmaktayız.
Meşhur tarihçi Vakidi’nin “Vituhu Şam” adlı eseriyle diğer tarih kitaplarının da bize çok yakından tanıttığı bu zatın Ahlat’ta medfun bulunuşu bizler için ele geçmez bir nimet olduğundan haktan gelen yakın bir alaka dolayısıyla yapılmasına karar verilmiş mescit ile türbenin çok yakın bir zamanda ikmal edileceğine kani bulunduğunda bu husustaki yardımlarını esirgemeyen Ahlat’lı hemşerilerimle vatandaşlarıma minnet ve şükranlarımı burada belirtmeden geçemeyeceğim.
Bu hususda Ahlat halkına yardımda bulunan hemşeri ve vatandaşlarıma Cenabı haktan muvaffakiyetler diler, yakın alakalarından dolayı teşekkür ederim.
Derleyen: Ahlat Müftüsü Abdullah Ateş